Dere Kumu Uyarısı: Ucuz Malzeme, Pahalı Felaket

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremleri, sadece yıkım değil, aynı zamanda büyük bir uyanış getirdi. On binlerce can kaybı ve yüz binlerce binanın yıkılması ya da ağır hasar alması, “binalar neden yıkıldı?” sorusunu bir kez daha ve bu kez çok daha acı şekilde karşımıza çıkarmıştı. En çok tartışılan konulardan biri ise inşaatlarda kullanılan dere kumu oldu.

Yıkılan Binaların Ortak Özelliği: Dere Kumu Kullanımı

Depremler sonrası yapılan teknik incelemelerde, yıkılan yapıların büyük bölümünde dere kumu kullanıldığı tespit edilmişti. Bu durum yapı malzemeleri konusundaki yanlış tercihlerin nelere yol açabileceğini gözler önüne serdi.

Dere kumu, adından da anlaşılacağı gibi dere yataklarından çıkarılan ve doğada suyun aşındırmasıyla oluşan, yuvarlak, parlak yüzeyli ve kaygan bir malzemedir. Ne yazık ki bu fiziksel özellikleri, onu inşaatlarda kullanılacak en uygun malzeme olmaktan çıkarıyor.

Neden Tehlikeli? Betonun Tutunamayan Malzemesi

Uzmanlar, dere kumunun teknik olarak beton içinde “zayıf bağlanma” yarattığını söylüyor. Bunun anlamı şu: Betonun ana bileşeni olan çimento, dere kumunun kaygan yüzeyine tam olarak tutunamıyor. Bu da binanın taşıyıcı sistemini zayıflatıyor. Deprem anında oluşan sarsıntılar karşısında beton parçalanıyor, kolonlar çatlıyor ve yapılar çökebiliyor.

Sadece Deprem Bölgesi Değil, Tüm Türkiye Tehlikede

Dere kumu kullanımı yasa dışı değil; ancak çoğu zaman daha ucuz olduğu için tercih ediliyor. Uzmanlara göre bu ucuzluk, ileride çok daha büyük maliyetlere hatta can kayıplarına neden olabilir. Üstelik bu durum sadece deprem bölgeleriyle sınırlı değil. Türkiye'nin dört bir yanında, özellikle denetimin zayıf olduğu kırsal ya da küçük şehirlerde dere kumu halen yaygın olarak kullanılıyor.

Bu da aslında Türkiye genelinde büyük bir risk anlamına geliyor. Deprem sadece Güney Doğu Anadolu, Doğu Anadolu’da olmaz; İstanbul, İzmir, Bursa, Kayseri, Konya, Erzincan gibi kentler de aktif fay hatları üzerindedir aylardır da depremler oluyor ve yanlış malzeme kullanımı buralarda da benzer yıkımlara neden olabilir.

Standartlara Uymayan Kum, Betonun Düşmanı

Dere kumu, çoğunlukla içeriğinde silt, kil, organik madde ve hatta bazı durumlarda tuz barındırabilir. Bunlar temizlenmeden kullanıldığında, betonun zamanla çürümesine neden olur. Ayrıca dere kumu taneleri, standartlara uygun olmayan boyutlarda olabilir; bu da betonun içyapısını bozar, çatlamalara yol açar.

Binalarda kullanılan kumun:

Granülometrik dağılımının (tane büyüklüğü çeşitliliğinin) doğru olması,

Yüzeyinin pürüzlü ve çimentoya iyi tutunabilir olması,

Yabancı maddelerden arındırılmış olması gereklidir.

Dere kumu ise bu kriterlerin çoğunu sağlayamaz. Bu nedenle, yapı mühendisleri kırmataş esaslı, yıkanmış ve elenmiş kumları öneriyor.

Depremde Ayakta Kalanlar: Doğru Malzeme, Doğru Uygulama

Yapılan gözlemler, aynı bölgede yer alan ve aynı şiddette depreme maruz kalan bazı binaların hiç hasar görmeden ayakta kaldığını gösterdi. Bu binaların ortak noktası ise kaliteli beton kullanımı, sağlam zemin etüdü ve doğru mühendislik uygulamalarıydı.

Elazığ’da 2020 yılında yaşanan 6.8 büyüklüğündeki depremde de benzer durumlar yaşanmıştı. O dönemde de yıkılan binalarda dere kumu kullanıldığı ortaya çıkmış, ancak gerekli önlemler yaygın şekilde alınmamıştı. 6 Şubat depremleri ise bu ihmalkârlığın boyutunu çok daha trajik şekilde göstermişti.

Uzmanlar Uyarıyor: Bu Malzeme Yasaklanmalı

Pek çok inşaat mühendisi ve zemin uzmanı artık daha yüksek sesle uyarıyor: “Dere kumu kullanımına bir standart getirilmeli, hatta deprem riski olan bölgelerde tamamen yasaklanmalı. İnşaatlarda ‘ucuz ama riskli’ tercihlerin önüne geçilmeli. İnsan hayatı bu kadar basit hesaplara kurban edilmemeli.”

Özellikle deprem riski taşıyan bölgelerde dere kumu kullanımının sınırlandırılması ya da tamamen yasaklanması düşünülmeli. Mevcut yönetmeliklerde bu konuya daha açık ve katı hükümler konulmalı.

Halk da Bilinçlenmeli: Ucuz Malzeme, Pahalı Sonuçlar Doğurur

Yalnızca müteahhitler ya da mühendisler değil; daire satın alan vatandaşların da bilinçli olması gerekiyor. Evinizde hangi malzemeler kullanıldı? Beton kalitesi ne? Zemin etüdü yapıldı mı? Bunları sorgulamak artık bir lüks değil, zorunluluk.

Müteahhit, mühendis, yapı denetim firmaları ve halk bilinçlendirilmeli. “Ucuza mal edeyim” düşüncesi uzun vadede hayatı riske atar. Toplumun ve yerel yönetimlerin inşa güvenliğinin sadece maliyet değil insan hayatı olduğunu bilmesi gerekiyor.

Uzmanlar, inşaat sektörünün bu acı tecrübelerden ders çıkarması gerektiğini vurguluyor: “Yapı denetim firmaları daha etkin denetim yapmalı, belediyeler yapı ruhsatı verirken sadece projeye değil malzeme raporlarına da dikkat etmeli. Gerekiyorsa numune alınıp laboratuvar testleri yapılmalı.”

Bu Bir Seçim Değil, Hayat Meselesi

Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği artık tartışmasız. Bu nedenle, en küçük malzeme seçimi bile bir hayati önem taşıyor. Dere kumu gibi yapısal zayıflık oluşturan malzemelerin kullanılmaması sadece teknik değil ahlaki bir sorumluluk.

6 Şubat depremleri bize çok acı bedeller ödetti. Ancak aynı felaketi bir daha yaşamamak için ders çıkarmak elimizde. Doğru malzeme, doğru mühendislik ve sıkı denetimle, gelecekteki depremler karşısında daha güçlü bir Türkiye inşa edebiliriz.

Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan ülkelerde, yapı güvenliği konusu sadece teknik bir mesele değil hayati bir meseledir. Dere kumu, doğası gereği bazı dezavantajlara sahiptir ve özellikle deprem bölgelerinde kullanımı dikkatle sınırlandırılmalı ya da standartlara uygun hale getirilmeli. 6 Şubat depremleri bize malzeme kalitesini, yapı denetimini, zemin etüdünü ve mevzuatın uygulanmasını ihmal etmemenin bedelini ağırca gösterdi. Bu felaketten çıkarılacak ders, "yapı stoğunun sadece yeni diye güvenli olmadığı; kullanılan her malzemenin, yapılan her uygulamanın denetimle pekiştirilmesi gerektiği" gerçeğidir.