Deprem Tarımı da Vurdu

Gündem (GÖZDE) - Gözde Tv | 04.07.2023 - 12:37, Güncelleme: 04.07.2023 - 12:37
 

Deprem Tarımı da Vurdu

Türkiye’nin tarımsal gelirinin %15’i deprem bölgesinden sağlanıyor
Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra, bilim insanlarının araştırmalarına göre yer kabuğunda, 7 metre 30 santim kadar yer değişimi yaşandığı tespit edildi. Yer kabuğundaki bu değişimin tarımdaki olumsuz etkilerini araştırdık. Deprem ile tarımsal faaliyetler arasındaki ilişki nedir? Çiftçilerin, tarım alanlarının ve beklenen rekolteye etkisinin ne olduğu sorusu cevap bekleyen konulardan biri olarak öne çıkıyor. Türkiye, dünyanın üç büyük deprem kuşağından biri olan; Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde yer alırken, yüzölçümünün yüzde 92’si ise deprem alanı olarak kabul ediliyor. Bu deprem alanının, yüzde 45’i birinci derece ve yüzde 26’sı ikinci derece deprem bölgesi olarak tanımlanıyor. Sel, çığ, heyelan gibi doğa olaylarından olan, zamanı önceden bilinmeyen, insanların can ve malına zarar veren bu nedenle de “afet” tanımlamasıyla anlatılan deprem ülkemizin yüzleşilmesi zorunlu olaylarının başında geliyor. Toprak, yeniden üretimi mümkün olmayan ve ekonomik açıdan kıt doğal kaynak olarak literatürde yer alır. Bununla birlikte, üzerinde her türlü faaliyetin gerçekleşmesinde ihtiyaç duyulan karalarda, toprak unsurunun nitelikleri önemsenmelidir.  Kahramanmaraş depremlerinden sonra, AFAD Risk Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar, "Deprem bölgesinde, yer kabuğunda inceleme yapan bilim insanları 7 metre 30 santime kadar yer değiştirme olduğunu tespit etti. Bu depremler birçok Avrupa ülkesinin yüz ölçümünden daha büyük” ifadelerini kullanmıştı. Türkiye’de deprem bölgesinin tarımsal hasılaya katkısının 85 milyar TL’yi aşkın bir miktarda olduğu düşünülecek olursa konunun önemi çok daha fazla anlaşılır olacaktır. Bu katkının yaklaşık 52 milyar TL’si bitkisel üretimden ve 34 milyar TL’si de hayvancılıktan sağlanıyor. Deprem bölgesinin tarımsal hasıladaki payının Türkiye hasılasının yaklaşık yüzde 15’ini karşıladığı sonucunu düşünülünce, yaşanan depremin etkilediği alanlar ile tarımsal alan arasındaki ilişki nedir? sorusu da hayati bir önem kazanıyor. Deprem, Çoğunlukla Verimli Tarım Arazilerini Vurdu Deprem, Türkiye’nin tarım potansiyeli yüksek (Mersin’den-Elâzığ’a kadar) 12 ilini etkiledi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2022 yılı verilerine göre, depremden doğrudan etkilenen 10 ilin nüfusu yaklaşık 13.5 milyon olup, toplam ülke nüfusun %16’sını kapsamaktadır. Depremin doğrudan etkilediği 10 il, 3.7 milyon hektar verimli tarım arazisine ve önemli üretim potansiyeline sahiptir. Antakya ve Adana bölgesinde, Türkiye’nin önemli miktarda yaş sebze ve meyve üretimi sağlanmaktadır. Osmaniye’de yerfıstığı, Kahramanmaraş’ta biber, pamuk ve mısır üretimi, Adıyaman’da üzüm, tütün, fıstık, nar üretimi, Malatya’da ise kayısı üretimi önemli ölçüde yapılıyor. TÜİK verilerine göre, deprem bölgesi aynı zamanda bir hayvancılık bölgesi olup, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman illerinde önemli miktarda keçi ve süt inekçiliği yapan hayvan çiftlikleri bulunuyor. Depremden önce bölgede 2 milyondan fazla büyükbaş ve 9 milyondan fazla küçükbaş hayvan olduğu belirtiliyor. Bu verilere göre deprem bölgesinin tarım alanı olduğu kadar besicilik anlamında da önemi gözler önüne seriliyor. Ayrıca bölgede, çok sayıda tarım işletmesi ve bayi ile tarımsal ilaç, gübre, tohum ve tarımsal ekipman ihtiyacı sağlanmaktaydı. Tarımsal alanların depremden olumsuz etkilenmiş olması, tarımsal mahsullerin miktarında olumsuzluk yaşanacağını düşündürüyor. Alüvyal Ovalardaki Yerleşim Tehlikesi, Bir Kez Daha Gözler Önünde Tarım potansiyeli yüksek toprakların yerleşim ve yapılaşma açısından zayıf karakter gösterdiği, bu nedenle de depreme dayanıksız konut ile yıkım ilişkisini ortaya koyması anlamında önemli bir yer edindiği biliniyor. Kahramanmaraş, Erzincan, Erbaa, Ceyhan, Gediz, Dinar depremlerinin tamamında en yıkıcı etkiler alüvyal ovalarda görüldü. İmara açılan tarım arazileri hem tarımsal hasılayı olumsuz etkilediği gibi bina ve can kaybına da açık davetiye çıkartıyor. Tarımsal alanlarda yaşanan yıkımın büyüklüğü ve meydana gelen binlerce can kaybı, sadece yapılan hatayı göstermekle kalmıyor, aynı zamanda tarım/besicilik ve deprem ilişkisine dair mesajlar veriyor. Bu derece yüksek miktarda alüvyal alanda yapı inşaası sonrası, sadece 6 Şubat depremlerinde kaybedilen 50 binin üzerinde can kaybı rastlantı olmadığı biliniyor. Kahramanmaraş Ovası’nın tektonik kökenli alüvyal bir ova olması sebebiyle tarıma oldukça elverişli ama yerleşim açısından sıkıntı içerdiği biliniyor Depremden etkilenen diğer bölgelerin de de alüvyal bir yapıya sahip olduğu ve fay hattının çevresinde olduğu bilim insanlarınca dile getiriliyor. Depremden etkilenerek ağır yaralar alan 12 bölgede yaşananları sadece müteahhit kusuru, mühendislik hatası, eksik, kötü malzeme, zayıf kolonla açıklamak yetmiyor. Arazi kullanım planlamasına uygun olmayan yapılaşma, plansız yer seçimi ile deprem ilişkisi diğer nedenler kadar öne çıkıyor. Bir doğa olayı olan depremin engellenmesinin mümkün olmadığı herkes tarafından kabulleniliyor. Bununla birlikte, depremlerin hangi bölgelerde, hangi fay hatları üzerinde ve hangi büyüklüklerde olabileceğinin tahmini konusunda pek çok ülkeyle birlikte ülkemizde de önemli araştırmalar yapılıyor. Depreme dayanıklı kentler inşa etmek zorunluluğu yanında, pandemi sürecinde ortaya çıkan temiz ve erişilebilir gıdaya yönelik ihtiyacın da önemi artık yadsınamaz bir hakikat olarak önümüzde dururken, tarımsal alanların imara açılması çok yönlü bir cinayete teşebbüs anlamı taşıyor. Deprem öldürmez, bina öldürür sözünü hepimize ezberleten son yıllardaki büyük felaketler, ders çıkartılması, bilimin sesine kulak verilmesi gerekliliğiyle beraber, tarımsal alanlara yönelik imar katliamının da acil bir eylem planı ile önüne geçilmesini zorunlu kılıyor. Haber: Emine Tütün
Türkiye’nin tarımsal gelirinin %15’i deprem bölgesinden sağlanıyor

Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra, bilim insanlarının araştırmalarına göre yer kabuğunda, 7 metre 30 santim kadar yer değişimi yaşandığı tespit edildi. Yer kabuğundaki bu değişimin tarımdaki olumsuz etkilerini araştırdık.

Deprem ile tarımsal faaliyetler arasındaki ilişki nedir? Çiftçilerin, tarım alanlarının ve beklenen rekolteye etkisinin ne olduğu sorusu cevap bekleyen konulardan biri olarak öne çıkıyor.

Türkiye, dünyanın üç büyük deprem kuşağından biri olan; Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde yer alırken, yüzölçümünün yüzde 92’si ise deprem alanı olarak kabul ediliyor.

Bu deprem alanının, yüzde 45’i birinci derece ve yüzde 26’sı ikinci derece deprem bölgesi olarak tanımlanıyor. Sel, çığ, heyelan gibi doğa olaylarından olan, zamanı önceden bilinmeyen, insanların can ve malına zarar veren bu nedenle de “afet” tanımlamasıyla anlatılan deprem ülkemizin yüzleşilmesi zorunlu olaylarının başında geliyor.

Toprak, yeniden üretimi mümkün olmayan ve ekonomik açıdan kıt doğal kaynak olarak literatürde yer alır. Bununla birlikte, üzerinde her türlü faaliyetin gerçekleşmesinde ihtiyaç duyulan karalarda, toprak unsurunun nitelikleri önemsenmelidir. 

Kahramanmaraş depremlerinden sonra, AFAD Risk Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar, " Deprem bölgesinde, yer kabuğunda inceleme yapan bilim insanları 7 metre 30 santime kadar yer değiştirme olduğunu tespit etti. Bu depremler birçok Avrupa ülkesinin yüz ölçümünden daha büyük” ifadelerini kullanmıştı. Türkiye’de deprem bölgesinin tarımsal hasılaya katkısının 85 milyar TL’yi aşkın bir miktarda olduğu düşünülecek olursa konunun önemi çok daha fazla anlaşılır olacaktır.

Bu katkının yaklaşık 52 milyar TL’si bitkisel üretimden ve 34 milyar TL’si de hayvancılıktan sağlanıyor. Deprem bölgesinin tarımsal hasıladaki payının Türkiye hasılasının yaklaşık yüzde 15’ini karşıladığı sonucunu düşünülünce, yaşanan depremin etkilediği alanlar ile tarımsal alan arasındaki ilişki nedir? sorusu da hayati bir önem kazanıyor.

Deprem, Çoğunlukla Verimli Tarım Arazilerini Vurdu

Deprem, Türkiye’nin tarım potansiyeli yüksek (Mersin’den-Elâzığ’a kadar) 12 ilini etkiledi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2022 yılı verilerine göre, depremden doğrudan etkilenen 10 ilin nüfusu yaklaşık 13.5 milyon olup, toplam ülke nüfusun %16’sını kapsamaktadır. Depremin doğrudan etkilediği 10 il, 3.7 milyon hektar verimli tarım arazisine ve önemli üretim potansiyeline sahiptir. Antakya ve Adana bölgesinde, Türkiye’nin önemli miktarda yaş sebze ve meyve üretimi sağlanmaktadır. Osmaniye’de yerfıstığı, Kahramanmaraş’ta biber, pamuk ve mısır üretimi, Adıyaman’da üzüm, tütün, fıstık, nar üretimi, Malatya’da ise kayısı üretimi önemli ölçüde yapılıyor.

TÜİK verilerine göre, deprem bölgesi aynı zamanda bir hayvancılık bölgesi olup, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman illerinde önemli miktarda keçi ve süt inekçiliği yapan hayvan çiftlikleri bulunuyor. Depremden önce bölgede 2 milyondan fazla büyükbaş ve 9 milyondan fazla küçükbaş hayvan olduğu belirtiliyor. Bu verilere göre deprem bölgesinin tarım alanı olduğu kadar besicilik anlamında da önemi gözler önüne seriliyor. Ayrıca bölgede, çok sayıda tarım işletmesi ve bayi ile tarımsal ilaç, gübre, tohum ve tarımsal ekipman ihtiyacı sağlanmaktaydı. Tarımsal alanların depremden olumsuz etkilenmiş olması, tarımsal mahsullerin miktarında olumsuzluk yaşanacağını düşündürüyor.

Alüvyal Ovalardaki Yerleşim Tehlikesi, Bir Kez Daha Gözler Önünde

Tarım potansiyeli yüksek toprakların yerleşim ve yapılaşma açısından zayıf karakter gösterdiği, bu nedenle de depreme dayanıksız konut ile yıkım ilişkisini ortaya koyması anlamında önemli bir yer edindiği biliniyor. Kahramanmaraş, Erzincan, Erbaa, Ceyhan, Gediz, Dinar depremlerinin tamamında en yıkıcı etkiler alüvyal ovalarda görüldü. İmara açılan tarım arazileri hem tarımsal hasılayı olumsuz etkilediği gibi bina ve can kaybına da açık davetiye çıkartıyor.

Tarımsal alanlarda yaşanan yıkımın büyüklüğü ve meydana gelen binlerce can kaybı, sadece yapılan hatayı göstermekle kalmıyor, aynı zamanda tarım/besicilik ve deprem ilişkisine dair mesajlar veriyor. Bu derece yüksek miktarda alüvyal alanda yapı inşaası sonrası, sadece 6 Şubat depremlerinde kaybedilen 50 binin üzerinde can kaybı rastlantı olmadığı biliniyor.

Kahramanmaraş Ovası’nın tektonik kökenli alüvyal bir ova olması sebebiyle tarıma oldukça elverişli ama yerleşim açısından sıkıntı içerdiği biliniyor Depremden etkilenen diğer bölgelerin de de alüvyal bir yapıya sahip olduğu ve fay hattının çevresinde olduğu bilim insanlarınca dile getiriliyor.

Depremden etkilenerek ağır yaralar alan 12 bölgede yaşananları sadece müteahhit kusuru, mühendislik hatası, eksik, kötü malzeme, zayıf kolonla açıklamak yetmiyor. Arazi kullanım planlamasına uygun olmayan yapılaşma, plansız yer seçimi ile deprem ilişkisi diğer nedenler kadar öne çıkıyor.

Bir doğa olayı olan depremin engellenmesinin mümkün olmadığı herkes tarafından kabulleniliyor. Bununla birlikte, depremlerin hangi bölgelerde, hangi fay hatları üzerinde ve hangi büyüklüklerde olabileceğinin tahmini konusunda pek çok ülkeyle birlikte ülkemizde de önemli araştırmalar yapılıyor.

Depreme dayanıklı kentler inşa etmek zorunluluğu yanında, pandemi sürecinde ortaya çıkan temiz ve erişilebilir gıdaya yönelik ihtiyacın da önemi artık yadsınamaz bir hakikat olarak önümüzde dururken, tarımsal alanların imara açılması çok yönlü bir cinayete teşebbüs anlamı taşıyor.

Deprem öldürmez, bina öldürür sözünü hepimize ezberleten son yıllardaki büyük felaketler, ders çıkartılması, bilimin sesine kulak verilmesi gerekliliğiyle beraber, tarımsal alanlara yönelik imar katliamının da acil bir eylem planı ile önüne geçilmesini zorunlu kılıyor.

Haber: Emine Tütün

Adıyaman HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gozdetv.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.