"Cumhuriyet'in 6.yılı kutlamaları sırasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve beraberindeki arkadaşları Meclis'ten çıkarken gazeteciler fotoğraf çekmek için adeta birbirlerini ezmektedirler. O an Atatürk'ün bir düğünde tanışıp fotoğrafçısı olmasını istediği Ali Rıza bu itiş kakışta yere düşer. Ayağa kalkıp fotoğrafı tekrar çekmek ister ama Atatürk ve arkadaşları çoktan çıkmışlardır Meclis'ten... Ali Rıza bu tarihi anı çekemediği için ağlar ve Atatürk onun ağladığını fark eder ve ona neden ağladığını sorar. Ali Rıza fotoğrafı çekemediği için ağladığını söyler. Atatürk gülümseyerek, "Canını sıktığın şeye bak bre çocuk." der ve arkadaşlarına seslenir, tekrardan Meclis'e girip çıkacaklarını ve Ali Rıza'nın fotoğraflarını çekeceklerini söyler. Atatürk, bütün bakanlar, bütün devlet erkanı tekrardan girip çıkarlar Meclis'ten." Çünkü milletinden bir evladın gözü yaş dökmüştür bir kere. Çünkü o, "Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyet'i biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz." derken derin umutlarla muhatap almıştır gençleri. Çünkü o, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmasıyla yaktığı bağımsızlık meşalesini, Türk milletinin verdiği büyük mücadele ile hiç söndürmemek üzere, "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir." sözünü devlet yönetiminde en belirgin haliyle taşıtmak için Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusudur! Vefa gereklidir... Ve en evvelinde vefa borcumuzdur! 29 Ekim 1923'te kürsüdeki şu son sözü ile sarılıyoruz hep birlikte Cumhuriyetimiz'in 100.yılına: "Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır."   Sadece bir rejim değildir Cumhuriyet! Sadece bir gün değildir Cumhuriyet! Sadece bir bayram değildir Cumhuriyet! Bir emanettir; düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesillere! Vefadır; ay-yıldızlı bayrağımıza al rengini vermek için kanını toprağa akıtanlara! Soluktur; "Düştüm ama kalkmam lazım." diyenlere! Mavidir; birileri bedel ödediği için bize güneşi esirgemeyen göğe! Ve çok daha, çok daha nicesidir; bağrımızda yatan, yatıyor ve yatacak olanlara!   Parlıyoruz göklerde ve gözlerde. 100.yılımızdan sesleniyoruz vefayı borç bilerek: Selam olsun, bu anı bize armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e, Selam olsun, Antep'in kurtuluş mücadelesini başlatmış ve "Düşman cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez." diyen Şahin Bey'e, Selam olsun, yiğitliğiyle silah arkadaşlarına güç olup ve henüz 22 yaşındayken Akhisar'da şehit düşen Gördesli Makbule Hanım'a, Selam olsun, düşman askerlerinin üç Türk kadınına saldırıp peçelerini açmak istemeleri üzerine düşmana ilk kurşunu atan Sütçü İmam'a, Selam olsun, hain teröristlerin saldırısı sonucu şehit olan ve sesi yüreğimizde hiç dinmeyen Aybüke Öğretmenimiz'e, Selam olsun, Karadeniz'in bağrında yatan Eren Bülbül'e, Selam olsun, göğsünü siper eden Fethi Sekin Abimiz'e, Selam olsun, "2023" adlı parçasını çıkarıp "O yıl benim ülkem Türkiye, Cumhuriyet'inin 100.yaşına basacak." diyen Barış Manço'ya, Ve de selam olsun saymadığımız toprak altında yatan ve de üzerinde soluk alıp veren vatansever, vefayı borç bilip yüreklerinde taşıyanlara!   Heyecanla ve coşkuyla, Umutla, Gururla, Fikri hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesillerle, İlk günkü gibi, sadece o minik ellerinde değil, koca yüreklerinde "YAZIYOR, CUMHURİYET'İN İLAN EDİLECEĞİ YAZIYOR!" sözünü taşıyanlarla, Ve de gür bir sesle, Hiç sönmeyecek bağımsızlık mücadelemizin meşalesi olan Cumhuriyetimiz'in 100.yılı kutlu olsun! Nice yüz yıllara; hep göklerde, her demde, her yerde!