"Soykırım" kelimesini 1944 öncesinde tanımıyoruz. 1944'te, Raphael Lemkin adında Polonyalı-Yahudi, Avrupalı Yahudilerin maruz kaldığı antisemit hareketler ve hatta imha edilmesi de dahil olarak, Nazi politikalarını tanımlamaya çalıştı. Irk ve kabile anlamına gelen Yunanca "geno" kelimesini, öldürmek anlamına gelen Latince "cide" kelimesiyle birleştirerek "genocide" (soykırım) kelimesini oluşturdu.
Anlam itibariyle bugün; belirli bir etnik, dini, ulusal ya da ırksal grubun kasıtlı olarak yok edilmesidir. Bu kelime anlamında sadece fiziksel bir öldürmeyi değil, zorla yerinden edilme, çocukların başka gruplara aktarılması, doğumları engelleme, yaşam koşullarını zorla kötüleştirme gibi eylemleri de barındırır.
Kelimenin uluslararası hukukta tanımlanması ve kabul edilmesi ise II. Dünya Savaşı sırasında Yahudilere yönelik Holokost'un ardından geldi. Ve 1948'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni kabul ederek soykırımı bir suç olarak tanımladı.
Tarih: 17.10.2023. Gazze, El-Ehli Babtist Hastanesi, içlerinde masum insanların, kadınların ve çocukların da bulunduğu 471 kişinin ölümü... Adına "savaş" dediler, dedik... Hiç de ağır gelmeyecek şu cümleyi kururuyoruz: "Savaşın da bir namusu vardır!" Sınırını aşınca "savaş" olmaktan çıkar. Bu görüleni, yapılanları, yaşatılanları "soykırım"dan başka hiçbir kelime karşılayamaz. Bu kelimenin lügate girişine zemin hazırlayan sebepleri öğrendiğimize göre, şüphemiz kalmasın! Elinde ekmekle bir çocuk dünyaya veda etti! Korkudan yeri göğü sarsan bir çocuğun titreyişinin görüntülerini izledi dünya! Soykırımı 1948'te bir suç olarak tanıyan Birleşmiş Milletler; "Dünya barışını savunuyoruz ama bu sefer işimize gelmiyor." süsü verdi!
Hasta şifa arayandır, hane ise evdir. Ev sahibi doktordur, hasta da misafirdir. Savaşta dahi "insanlar" dokunmaz hastaneye. Evet, "insan" olan bunu yapmaz! Alın katliam, alın yok etme! Alın "SOYKIRIM"!
Tarih: 19.10.2023. Gazze, Tarihi Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi, içlerinde Hristiyan ailelerin de bulunduğu masum insanların, kadınların, çocukların ölümü... Papazlardan bir bir açıklamalar geldi tehdit edildiklerine dair. Bu zulmün dini, dili ve ırkı yok! Biz kilisenin vurulmasından anlıyoruz ki; soykırım kelimesi tarihte ilk defa anlamını genişletiyor ve "belli bir etnik, dini, ulusal, ırkı ya da grubu" hedef almaktan öteye geçiyor! Zirâ, aynı gecede caminin vurulması da bunu kanıtlar nitelikte.
Ve daha şahit olduğumuz ve belki de olacağımız, adını savaş ve soykırımdan öteye geçirecek katliamlar... Ve sadece ama sadece izleyen bir dünya! Hükmünü yitirmiş, çıkarlar üzerine kurulmuş teşkilatlar, örgütler, kurumlar!
Masum insanlar, kadınlar, çocuklar katledildikçe daha iyi anlıyoruz Aliya İzzetbegoviç'i... Ne demişti? Mealen şunu demişti:
"DÜNYA'DA SADECE İKİ ULUS VARDIR; CELLATLAR VE MASUM KURBANLAR! BÜTÜN CELLATLAR AYNI TÜRE AİTTİR, BÜTÜN MASUM KURBANLAR DA BAŞKA TÜRE AİTTİR!"