Güzel işleri gördüğümde içim umutla doluyor. İyi şeyleri takdir etmek hem emeği geçenlerin kalbine dokunuyor hem de başkalarına ilham veriyor. Bir teşekkür etmek istedim; Sayın Mehmet Can Hallaç’a, gelecek projelerde heves ve motivasyon kaynağı olur diye… ve diğer belediyelere de ilham olur umuduyla.
Belediyecilik yalnızca altyapı, üstyapı, temizlik ve imar gibi fiziksel yatırımlardan ibaret değildir. Belediyeleri öne çıkaran, vatandaşların gönüllerine ne kadar dokunabildikleri ve bu konuda ne kadar samimi olduklarıdır. Sosyal belediyecilikte her vatandaşa bire bir dokunulamasa da bazen bir kişiye dokunmak, binlerce insanın bu iyiliği kendine yapılmış gibi hissetmesini sağlar. Özellikle kadınlara, çocuklara ve engellilere yönelik hizmetler, toplum tarafından genel hizmet gibi kabul görür.
Ramazan ayından birkaç gün önce, diyabet hastası bir çocuğun annesiyle tanıştım. Sohbetimiz çok samimiydi; anne, çocuğunun her anını dikkatle takip etmek zorunda olduğunu anlattı. Düzenli beslenme, egzersiz ve teknolojik desteklerle hayatlarını biraz daha yönetebilir hâle getirebiliyorlarmış. Bana acısız delici kalem ve insülin çantalarından bahsetti; çocuğunun acı çekmeden tedavi olabilmesi için gösterdiği çabayı yakından hissettim. Anne, Kahta’da Tip-1 diyabetli çocuk sayısının elliye yakın olduğunu ve bir çok ailenin ekonomik olarak güçlük çektiğini paylaştı. “Belediyemiz glütensiz beslenen çocuklara destek verdiği gibi, keşke diyabet hastası çocuklarımıza ve ailelerine de benzer destek sağlasa” dedi.
Annenin bu samimi talebi karşılık buldu. Geçtiğimiz günlerde Kahta Belediyesi, diyabetli çocuklara ve ailelerine yönelik “Farkındalık Semineri” düzenledi. Programın sonunda, içinde acısız delici kalemler ve iyileştirici kremler bulunan insülini koruyan çantalar ile “Nefes” Tip-1 Diyabet Eğitim Kitabı dağıtıldı. Toplum sağlığını gözeten ve sosyal belediyecilik anlayışını yansıtan etkinlik, çocukların ve ailelerin günlük yaşamını kolaylaştıran anlamlı bir armağan oldu.
Diyabet hastası çocukların toplumdaki varlığına dikkat çeken bu etkinlik, beni birkaç yıl öncesine götürdü. Sayın Süleyman Kılınç’ın belediye başkanlığı döneminde, seçim vaatlerinden biri olan glütensiz ekmek fırınının kurulması sürecinde görev almıştım. Çocukların ve ailelerin mutluluğuna ortak olmak, onların yüklerinden birini hafifletebilmek benim için çok değerli bir deneyimdi.
Onlarca çölyak hastası çocuk, genç ve yetişkinin günlük glütensiz ekmeğe kavuşması; küçük çocukların doğum günlerinde glütensiz yaş pasta ile mutlu edilmesi; glütensiz kek ve kurabiyeler ile ilk defa tanışan çocukların mutluluğuna ortak olmak tarifsizdi. Fırının bugün hâlâ Adıyaman merkezde yaşayan tüm çölyak hastaları için üretim yapıyor olması, sürdürülebilir ve topluma dokunan modellerin belediyecilik hizmetlerinde ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Yıllar geçse de bu hizmetler unutulmuyor ve hayatlara dokunmaya devam ediyor. Bu örnekler gösteriyor ki, gerçek belediyecilik yalnızca yapı ve hizmet üretmek değil, insanların hayatına dokunmak ve geleceğe umut bırakmaktır.