Tarih 638, Kudüs Müslümanlar tarafından fethedilir. Hz. Ömer şehre gelir ve anahtarları teslim alır. Hz. Ömer'i karşılayan kişi; patrik Sofranyus (Sophronius), kendisini önce Kıyame Kilisesi'ne götürür. Hz. Ömer vakit namazını kılmak istediğinde, patrik: "Burada kılabilirsiniz." diyor. Hz. Ömer: "Hayır, burada kılarsam eğer, yarın bir gün Müslüman idareciler burayı mescide çevirirler ve sizi rahatsız ederler." der, ve karşıdaki boşluk alanda namazını edâ eder.
19. yüzyıl, Siyonizm ortaya çıkar. Bu siyasal doktrinin oluşmasında o dönemdeki olaylar önemlidir. Zirâ, en önemlisi Batı'da, Avrupa'da antisemit eksen kazanan faşizm ve ırkçılıktır. Avrupa'da yaşayan Museviler'e yönelik antisemit eylemler sonucu Avrupa'nın bir Yahudi sorunu olduğu düşünülür. Harici olarak gerek siyasal anlamda gerek ekonomik anlamda da nükseder aynı sorun. Bu soruna ilk çözüm olarak Avrupa, Museviler'i asimilasyon politikasına dayanarak, onları Avrupalaştırmak istediklerini, dinlerini, inançlarını evlerinde yaşayabileceklerini ama kamoyunda aynı şeyin geçerli olmayacağını söyler. Museviler bunu kabul etmez ve kendi dinleri, inançları olduğunu ve bunları yaşamak istediklerini söyler. Bu şekilde hem asimilasyon hem de entegrasyon çöker. İkinci çözüm olarak ise, Avrupa Yahudileri dışlamak ister. Çokça sıkıntıda olan Museviler; "Filistin'e gideceğiz."der.
Üçüncü çözüm ise, Hitler ile, imha olarak tarih sahnesine girer.
Tarihteki, bu iki pencereden bakalım olaya. Bugün çocukların, kadınların ve masum insanların kanları ile sulanan bu toprakların kaderine olan etkilerini düşünelim.
638 yılında, Hz. Ömer'in namazını edâ etme noktasındaki hassasiyetine dikkat kesilelim mesela. Hristiyanlar'ın ileride karşılaşabileceği sorunu düşünüyor, hoşgörü ve hassasiyeti en zirveye taşıyan bir İslami duruş sergiliyor. Aynı topraklarda olan, ve Filistin'e devlet başkanlığı yapmış Mahmud Abbas'ı düşünelim bir de. Birkaç ay önceki Çin ziyaretinde, Doğu Türkistan'da soykırımın en zalimcesine maruz kalan soydaşlarımız için; "Çin'in Doğu Türkistan politikasını destekliyoruz." dedi. Kendini müslüman olarak nitelendiren, halkının İsrail tarafından yıllarca zulme uğramasına şahitlik yapan bir devlet başkanı. Nerede gerçek İslami duruş? Evet, sadece İsrail değil bu masum insanların zulme, insanlık dışı soykırıma maruz kalmalarına sebep olan... Ve o insanların suçu müslüman olmak değil, zirâ tarih Hz. Ömer örneği ile bize gerçek müslümanın nasıl olması gerektiğini gösteriyor.
"Siyonizm, Yahudi Sorunu..." Bu kavramların tarih sahnesine girişine bakıyoruz. Sebepler bütün çıplaklığı ile ortada. Avrupa'dan, Batı'dan, Almanlar'dan gördüğü zulmü, soykırımı bugün Filistin'e yaşatmak isteyen bir İsrail, bir Yahudi, bir Siyonist kitlesi var. Ve şaşırtıcı bir paradokstur ki; aynı Avrupa, aynı Batı, aynı Almanya İsrail'in bu insanlık dışı suçu ile yan yanalar.
Bu savaşın kazananı olacak mı? Cevap muamma... Ama bizler görüyoruz ki; çıkarlar savaşıyor, masumlar ölüyor.
Kim terörist? Masum bebek mi?
Kim suçlu? Minareden oğlunun şehit olduğu haberini alan anne mi?
Kim adil? Hapishanelerinde sayısız şüpheli ölümlere sebep olan ve ölmüş insanların bile hala davalarını sürdüren zalim İsrail mi?
Kim zalim? Teselli edilmesi çocuğuna kalmış baba mı?
Kim, kim, kim...?
Taraf mı soruyorlar? Ölüme değil, yaşama tarafız! 6 aylık bir canın yaşamına tarafız!
Feryad figan ağlayan değil, yüzünde şefkati gülümse ile süsleyen anneye tarafız!
"Hangi taraf?" denilmesine değil, "Çocuğun, kadının, masum insanın tarafı sorulmaz!" denilmesine tarafız!
Yahudilerin uğradığı zulmü anlatan o ünlü Piyanist filminden, Yahudilerin acısından sesleniyoruz:
"İNSANLARIN ÖLDÜĞÜ HİÇBİR DAVA HAKLI DEĞİLDİR!"
Not: Bazen kalem mürekkebinden iğrenir. Bu zulmü yazan kalem de mürekkebinden iğrendi.